Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK), motorlu taşıt sigortalarında tam ve ağır hasar tespitine ilişkin yeni bir dönemi başlatan bir genelgeyi 1 Temmuz itibarıyla yürürlüğe koydu. “Motorlu Araç Sigortaları Kapsamında Tam Hasara Ya Da Ağır Hasara Uğramış Araçların Tespiti Hakkında Genelge” adını taşıyan bu düzenleme, hem haksız uygulamaları önleyerek araç sahiplerinin mağduriyetini gidermeyi hem de sektördeki kayıt dışılığın önüne geçmeyi hedefliyor.
Araç sahiplerini doğrudan ilgilendiren yeni kurallar dizisiyle birlikte, oto sigortalarında tam veya ağır hasarlı araçların belirlenmesi için farklı bir yaklaşım benimsendi. Peki, bu yeni yaklaşımla birlikte hangi önemli değişiklikler hayata geçirildi?
Düzenlemeye göre, bir aracın onarım masrafları, piyasa değerini aşıyor ve bir eksper raporuyla tamir edilemez olarak saptanıyorsa, bu araç “tam hasara” uğramış kabul edilecek. Eğer tam hasarlı araç, sigortalıya ya da sigorta şirketine bırakılırsa, tazminat ödemesinin yapılabilmesi için aracın hurdaya ayrıldığını gösteren “hurda tescil belgesinin” sigortacıya sunulması zorunlu hale getirildi. Ağır hasar tespiti ise onarım masrafının aracın piyasa değerinin %60’ını geçmesi durumunda geçerli olacak. Bu da %60’ın altındaki hasarların artık ağır hasarlı sayılmayacağı ve onarıma yönlendirileceği anlamına geliyor. Ancak, genelge, hasar oranı %60’ın altında kalsa bile, belirli kritik parçalardan en az birinin zarar görmesi halinde eksperlerin aracı ağır hasarlı olarak değerlendirebilmesine olanak tanıyor. Bu parçalar şunlardır:
- Sağ/sol ön ve arka şasi kolları
- Taban ile birlikte sağ/sol marşpiyel
- Tavan sacı
- Sağ/sol orta direk
- Ön göğüs sacı
- Tavan sacı ön/arka travers
- Elektrikli araç bataryası ve ana enerji hatları
- Hava yastıkları ve emniyet sistemleri
- Ana elektrik tesisat ve elektronik sistemleri
- Kamyon ve çekicilerdeki sürücü kabinleri
Ağır hasarlı bir aracın, sigortalıya veya sigorta şirketine terk edilmesi durumunda, tazminat ödemesi için aracın trafikten çekildiğini kanıtlayan “trafikten çekilmiştir” ibareli tescil belgesinin sigortacıya ibraz edilmesi şart koşuluyor. Ayrıca, tam veya ağır hasar tespiti artık yalnızca levhaya kayıtlı sigorta eksperleri tarafından yapılabilecek. Eksperler, ilk raporlarını en geç 5 gün içinde Sigorta Bilgi Merkezi’ne iletmekle yükümlü olacak ve kesinleşen rapordaki tam/ağır hasar kararı, sigortalı ve sigorta şirketi tarafından değiştirilemeyecek.
Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Gökdağ, genelgenin getirdiği yenilikleri şöyle değerlendirdi: “Bu düzenleme, kaza sonrası araçların hasar durumlarının belirlenmesi için yeni ve net kurallar getiriyor. En önemli değişiklikler, onarım maliyetinin piyasa değerinin %60’ını aşması veya bu oranın altında kalsa dahi 11 kritik parçadan birinin hasar alması durumunda ekspertiz sürecinin işleyişinde yaşanıyor.”
Gökdağ, tam hasarlı araçlar için eski uygulamaların genellikle devam ettiğini belirterek, onarımı mümkün olmayan araçların hurda belgesiyle lisanslı depolara teslim edilmesinin ardından sigorta şirketlerinin araç rayiç bedelini ödeyeceğini hatırlattı. Ağır hasar konusunda ise eski sistemde sovtaj (hasarlı aracın satış değeri) çalışmasının daha ekonomik olup olmadığına bakıldığını, yeni sistemle birlikte onarım maliyetinin araç rayiç bedelinin %60’ına ulaşması halinde aracın ağır hasarlı sayılacağını ifade etti. Bu durumda da trafikten çekme belgesi alınması ve bu belgenin sigorta şirketine sunulmasıyla araç bedelinin sigortalıya ödeneceğini belirtti. Gökdağ, hasar maliyeti %60’ın altında kalsa bile, güvenlik sistemlerini etkileyen 11 parçadan birinin zarar görmesi durumunda eksperin ağır hasar tespiti yapabileceğini vurguladı.
Yeni düzenlemenin sektör için fırsatlarını da değerlendiren Gökdağ, onarım maliyetinin belli bir orana bağlanmasının uygulamada netlik sağlayacağını söyledi. Zorluklara değinirken, onarım maliyeti %60’ı aşmayan ve 11 kritik parçanın hasar görmediği durumlarda sigortalının inisiyatifinin kısıtlandığını, bu durumun kaza sonrası psikolojik olarak aracını kullanmak istemeyen vatandaşlar için sorun yaratabileceğini belirtti. Ayrıca, özellikle yaşlı araç parkı ve yüksek ikinci el araç fiyatları nedeniyle, sigorta şirketlerinin hasarlı araç satışından elde ettiği gelirlerin, çoğu zaman ödenen tazminatın altında kaldığını ve bunun şirketler için maliyet avantajı sağladığını sözlerine ekledi.