Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde 27 Ekim tarihinde hissedilen 6.1 büyüklüğündeki sarsıntı, Manisa, İzmir, Uşak, Bursa, İstanbul, Yalova ve Çanakkale’ye kadar uzanan geniş bir coğrafyada etkili olmuştur. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Murat Kurum’un kamuoyuna sunduğu bilgilere göre, bu deprem neticesinde çoğu depreme karşı güvencesi olmayan 80 mesken ve 45 işyeri olmak üzere toplam 127 bağımsız birim ağır hasar almış veya tamamen yıkılmıştır.
Uzmanları şaşırtan bir gelişme olarak, Sındırgı’da yalnızca iki buçuk aylık bir periyot içerisinde ikinci kez 6.1 şiddetinde bir deprem yaşanmıştır. 10 Ağustos’ta gerçekleşen önceki 6.1 büyüklüğündeki depremde de Balıkesir’de 624, Manisa’da ise 105 olmak üzere toplam 729 bina üzerinde bin 36 bağımsız bölümün hasarlı ya da yıkık olduğu kayıtlara geçmiştir.
Sındırgı’da art arda yaşanan bu son sarsıntılar, ülkenin depreme karşı koruma eksikliğinin kritik boyutlarda olduğunu net bir biçimde gözler önüne sermiştir. Bu gerçeğin boyutlarını Balıkesir ve Sındırgı özelinde inceleyerek başlamak yerinde olacaktır. Balıkesir ilinde bulunan 377 bin konutun yalnızca 247 bini Zorunlu Deprem Sigortası (DASK) kapsamındadır. Bu oran, şehirdeki konut stokunun sadece %65’inin zorunlu sigorta ile güvence altına alındığını göstermektedir.
Örneğin, 10 Ağustos’taki 6.1 büyüklüğündeki Sındırgı depreminin ardından Balıkesir ve etkilenen diğer illerden DASK’a 422 konut için hasar bildirimi yapılmış; kurum, bu hasarlar karşılığında konut sahiplerine 25 milyon TL tazminat ödemesi gerçekleştirmiştir.
Mevcut verilere göre, 27 Ekim’deki depremde ise başta İzmir, Balıkesir ve Manisa olmak üzere sarsıntıdan etkilenen şehirlerden DASK’a toplam 197 konut için hasar başvurusu yapılmıştır. Hatta DASK, depremden sonraki 3 gün zarfında 167 bin TL’lik bir hasar ödemesini hızla tamamlamıştır. Netice itibarıyla, iki buçuk ay gibi kısa bir sürede 6’nın üzerinde iki büyük deprem deneyimleyen ve ciddi hasarlar gören Balıkesir gibi bir ilde dahi, konutların ancak yarıdan biraz fazlası deprem riskine karşı zorunlu korumaya sahiptir.
Zorunlu sigorta durumunun yanı sıra, isteğe bağlı konut sigortası tarafındaki tablo daha da endişe vericidir. Balıkesir’deki 377 bin konutun sadece 103 bini konut sigortasına sahiptir. Sındırgı özelinde ise bu sayı yalnızca bin 246’dır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Balıkesir, depreme karşı sigortalılık oranı yüksek iller arasında konumlanmaktadır.
Bu bölgesel durumu takiben, Türkiye genelindeki tabloya odaklanılmalıdır. Ülke genelindeki sigortalanabilir konut sayısı 20 milyonun biraz üzerindedir. DASK verilerine göre, bu konutların %57’si, yani yaklaşık 11.5 milyon adedi zorunlu sigorta kapsamındadır. Bu durum, konutların yarıdan biraz fazlasının depreme karşı zorunlu düzeyde korunduğu anlamına gelmektedir. Bilindiği üzere Zorunlu Deprem Sigortası, düşük primler ile herkesin erişimine uygun kılınmış, dolayısıyla teminat limitleri de buna göre belirlenmiş bir sistemdir. Bugün itibarıyla DASK’ın sağladığı en yüksek teminat tutarı, 212 metrekarelik bir konut için 1.9 milyon TL iken, 100 metrekarelik bir konut için ödenecek meblağ 941.800 TL seviyesindedir.
Tam bir koruma sağlamak için DASK teminatının üzerindeki risklerin de mutlaka ek deprem teminatlı konut sigortası ile güvence altına alınması gerekmektedir. Esas sorun tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır: Türkiye’deki toplam 20 milyon konutun sadece 3.6 milyonunun depreme karşı tam ve kapsamlı sigorta koruması bulunmaktadır. Sigortalılık oranı %18 civarında seyretmektedir. Diğer bir deyişle, neredeyse her beş konuttan yalnızca biri sigortalı durumdadır. Konutların %81’i ise hiçbir ek korumaya sahip değildir. Sektörde bu duruma, depreme karşı koruma açığı adı verilmektedir. Bu açık sadece meskenlerle sınırlı kalmamakta; ticari işletmelere bakıldığında da her dört işletmeden sadece birinin depreme karşı sigorta güvencesi bulunduğu, yani işletmelerin %75’inin korumasız olduğu gözlemlenmektedir.






