Altın piyasası adeta alev aldı, tutabilene aşk olsun. Piyasaları kasıp kavuran Altın Rallisi yükseliş dalgası, tasarruflarını Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) çatısı altında değerlendiren katılımcılar için tam anlamıyla bir kazanç şölenine dönüştü. Özellikle altın fonlarına yatırım yapanlar, tabiri caizse turnayı gözünden vurdu. Geçtiğimiz hafta ons fiyatının 4 bin dolar barajını aşarak tarihi bir rekora imza atması, sadece küresel piyasaları değil, bizim BES hesaplarını da direk etkiledi. Son bir yıla baktığımızda, yatırım araçları arasında ipi göğüsleyen tartışmasız altın oldu.
Rakamlar yalan söylemez, gelin hesabı birlikte yapalım. Emeklilik fonlarının en güncel performans verileri masaya yatırıldığında, sene başından bugüne altın katılım fonunun getirisinin yüzde 77 seviyesine ulaştığını görüyoruz. Enflasyonun aynı dönemde yüzde 25,43 olduğu bir ortamda, bu fonun sağladığı reel getiri yüzde 51’in üzerine çıkmış durumda. Basit bir bakkal hesabı yaparsak; sene başında cebindeki 10 bin lirayı altın fonuna yatıran bir vatandaşın parası, dokuz ayda 5 bin 100 lira artarak 15 bin 100 liraya ulaştı. Üstelik bu hesaba devletin verdiği yüzde 30’luk katkıyı dahil etmedim bile. Devlet katkısını da eklersek, birikim kat ve kat artarak 18 bin 100 lirayı buluyor.
Sadece eylül başından ekim ayının ilk haftasına kadar olan o daracık zaman diliminde bile altın fonları yüzde 24 kazandırdı. Aynı süreçte enflasyonun yüzde 3 civarında gezindiğini düşünürsek, yatırımcının cebine giren fark muazzam. Şunu net olarak söyleyeyim; ağırlıklı mevduat faizi içeren para piyasası fonları bile sene başından beri yüzde 40,7 getiriyle yatırımcısını enflasyona ezdirmedi, reel olarak yüzde 15 kazandırdı. Ancak hisse senedi fonlarını tercih edenler için malesef aynı iyimser tabloyu çizemiyorum. Hisse fonlarının yüzde 7,7’de kalan getirisi, enflasyonun neredeyse 18 puan altında kalarak yatırımcısını ciddi zarara uğrattı.
Peki, bu pastadan kimler pay aldı? Sistemin fotoğrafını çektiğimizde, toplam 12,3 milyon sözleşmenin 7,5 milyonunun altın fonunda park ettiğini görüyoruz. Yani katılımcıların yüzde 63’ü, piyasadaki bu ralliyi önceden sezmiş veya güvenli limana sığınarak parasına para katmış. Ancak üzülerek belirtmeliyim ki, 3 milyon civarında katılımcı ısrarla hisse fonlarında kalarak birikimlerinin erimesini izliyor. Bu arkadaşlara tavsiyem, her hangi bir gecikmeye mahal vermeden fon dağılımlarını güncellemeleridir. Zararın neresinden dönülse kârdır.
Son tahlilde, Bireysel Emeklilik Sistemi’nin genel performansına şapka çıkarmak lazım. Sene başından beri sistemin ortalama getirisi yüzde 47. Enflasyondan arındırıldığında net yüzde 21,57’lik bir reel kazançtan bahsediyoruz. Aynı dönemde doların yüzde 18, borsanın ise yüzde 9,42 kazandırdığını ve her ikisinin de enflasyonun altında kalarak yatırımcısını üzdüğünü unutmayalım. Mevduat faizi bile yüzde 38 ile enflasyonun gerisinde kaldı. Yani işin özü; sene başından beri yatırımcısının yüzünü en çok güldüren enstrüman altın olurken, onu takip eden en sağlam kale BES oldu.






